22 Şubat 2015 Pazar

Ombre ^_^

Merhaba,
Herkesler iyilerdir umarım :)  Bugün size ombre saçtan bahsetmek istiyorum. Kulağıma Fransızca gelen "ombre" kelimesinin gerçekten Fransızca olduğunu öğrendim ve "gölge" anlamına geliyormuş kendileri :) Saça da uçlara gölge atmak şeklinde uyarlanmış. Aslında 2012'den beri modaymış bu saç modeli.
 4 sene önce kadar saçlarımı uzun bob kesim yaptırmıs ve ön uçlara sarı attırmıştım, çok da sevmiştim. Saçlarım uzadıkça uçlardaki sarılar da kestirdikçe gitmişti.
O gün bugündür de saçlarımı da boyamayı bırakmıştım, kendi doğal saçımı da özlemiştim gerçekten :) İyice de uzamıştı saçlarım, ama bir değişiklik yapmayı düşünüyordum diğer taraftan da. Saçlarıma gene sarı dokunuşlar mı yaptırsam derken "ombre" yaptırmaya karar verdim, adının "ombre" olduğunu sonradan öğrendim :)   Düşünülmesi gereken en önemli şeylerden diğeri de hangi kuaföre gideceğine karar vermek. Kuzenimin önerisiyle gittiğimiz kuaför ortamını sevdim, saçımı boyayacak kişi de nedense güven verdi. Hayatımda ilk kez bir kuaförden %100 memnun olarak çıktım.Saçlarımın dibi doğal olunca, uçlara atılan sarı gölgeler de doğal durdu :)  "Ombre" bana çok yakıştı bence, çevremden de olumlu yorumlar aldım. Birçok arkadaşım da aynı kuaföre gitmiş ombre için :) Tatatatam :) Aslında saçlarımın ucu kızılımsı değildi ama ışıktan dolayı sanırım. 4-5 aydır  da kullanıyorum, saçımın dibi doğal rengi olduğu için dip boyası derdi de yok :)



Geçenlerde TV'de bir uzman, her kadına uyacak bir sarı tonu bulunduğunu söylüyordu; lakin, saçımı hiçbir zaman tamamen sarıya boyatmayı düşünmüyorum.Yakışmayacağına eminim :) 
 Saçlarında ufak dokunuşlar yapmak isteyenler için ombre olayı  harika.


Ombreler dalgalı saçlarda daha havalı duruyor bence :)




Farklı omayı tercih edenler için de birçok seçenek mevcut :)




Musmutlu kalın :)





14 Şubat 2015 Cumartesi

Bir Doğum Günü Güncesi ^_^

Merhabaa,
Bugün benim doğum günüm ^_^
 Aslında bu sene doğum günümü daha sakin geçirmeyi düşünüyordum... Her zaman heyecanlı olurum doğum günümde, içim içime sığmaz şarkılar söylerim, içten içe şımarırım, yüzümden anlarsınız, her şeye mutlu olurum, börtüdür böcektir.. Normalde de pozitif ve umutlu bakarım hayata ama yaş günümde daha da sığmaz olurum kabıma....Uçuveresim gelir, Nil'den birkaç şarkı patlatıveririm birkaç adaptasyon da yaparaktan. 'Ben bu yaş bronzlaşmak, kendimle uzlaşmak, yer yer yozlaşmak, yakınlaşmak  istiyoooooruuuuuummmmm', 'uçuyorum ne güzel kamikaze, gülüyorum ne güzel yekpare, hopşalala lalalalalaa'; ama bu sene Özgecan olayı beni etkiledi, yer yer buruldu içim...doldu gözlerim yer yer....Ülkede olan tüm bu olumsuzluklara rağmen benim yanımda olup bana huzur veren sevdiklerime sonsuz teşekkürler ediyorum ve ülkem adına daha umutlu ve güzel günler diliyorum...
Öncelikle sevgili kuzenim Belkıscıma teşekkür ederim, kardeş gibiyizdir ve her zaman birimiz ikimiz içindir :) İyi ki var  :)
Ve tabi ki canım arkadaşım Burcuma teşekkür ederim bana hazırladığı sürpriz için, iyi ki var o da :)
Uzun zamandır 'Sinema Hotel'e gitmek istiyordum; ama nedense gidememiştim. Güne Sinema Hotel- Casablanca Restaurant'ta kahvaltıyla başladım..Canım arkadaşım Deryama bu harika organizasyon için teşekkür ederim.. Harika bir deniz manzarasında Hollywood konseptinde huzurlu bir kahvaltı yaptık..Beni tanıyanlar ve blogumu takip edenler Monroe ve Audrey hayranlığımı bilirler..Bu da yetmemiş gibi canım arkadaşım blogumu okumuş ve sevdiğim leoparlı pastalardan yaptırmış bana :) Leopar pastalar bölümünde 'bana da birisi böyle bir pasta yapsa çok mutlu olurum' şeklinde verdiğim naif mesaj da yerini bulmuş olmuş böylece :)) Çok ince bir davranıştı ve beni inanılmaz mutlandırdı..



Bu harika atmosfer içinde arkadaşımla harika zaman geçirdik..Temiz havada güzel bir yürüyüşten sonra benim klasiklerimden olan Eskimo Coffee ve Türk kahvesi içtik :) Deryacıma, bu samimi ve harika gün için teşekkür ediyor, iyi ki varsın diyor ve sevgiler yolluyorum :) 
Akşam da sevgili ailem bana güzel bir sürpriz yapmıştı. Ahşap tutkumu bilen sevgili Korayım bana Ankara'lardan ahşap laleler yollamış, kibar ve ince bir çocuktur kendisi...İyi ki varlar ve onları seviyorum :)



Bunun dışına beni sürprizleri ve mesajları ile mutlu eden tüm arkadaşlarıma, kuzenlerime ve  sevdiklerime teşekkürler ediyorum tekrardan...
Az önce okuduğum 'Bu ülkede kadın ve ağaç olmak zor' sözü beni tekrar hüzünlendiriyor...Nazım'ın 'Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi? Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin.' dizeleri de geliveriyor aklıma..
Baba Zula'da bir şarkı açıveriyorum. 'Çiçeklerin kokusu, dalgaların şarkısı, rüzgarın fısıltısı, bir sana bir de bana' diyor Brenna MacCrimmon....Dinliyorum bilmem kaçınce kere..


Güzel günleree....

8 Şubat 2015 Pazar

Bowwww! ^_^

Merhabaaaa,
Bugün size çok sevdiğim fiyonk (bow) aksesuarlardan bahsetmek istiyorum. Herhangi bir şeyde fiyonk varsa, onu sevmem kaçınılmaz :)  Özellikle saçlarda kullanıldığı zaman, harika bir kurtarıcı oluyor bence. Bazen saçımızın bizle inatlaştığı günler olur, işte bu günlerde fiyonklu bir saç bandı, taç ya da toka kullanabiliriz. Aynaya da mutlu bir bakış atıp evden çıkabiliriz c'est ça !




Özellikle topuzlarda harika duruyor fiyonklar, hem şık hem de farklı olmak isteyenlere duyrulur :)






Bazen saçımızda ufak çılgınlıklar istediğimiz olur :) Bayıldım bunlara :)





 Son zamanların trendi ise saçımızın kendisiyle fiyonk yapmak. Nasıl mı olur? Balık kılçığı örgü bile olur!



At kuyruğu modeline de bayıldım :)


Ya topuz? Ta ta ta tam :)



Fiyongu saç bandında da kullanmak mümkün :)



Pratik ve basit ip uçları her zaman biz bayanların kurtarıcısı olmuştur :)

Mutlu kalın :)

2 Şubat 2015 Pazartesi

Orta Doğu Sineması- Majid Majidi ^_^

Yazdan kalma güzel bir Şubat gününden merhabaaaa,
Yazdan beri Orta Doğu Sinemasına ilgi duyuyorum ve sizle de paylaşmak istedim. Farklı şeylere ve kültürlere oldukça meraklıyım ve harika filmler izleme fırsatım oldu.
Orta Doğu sinemasında en çok sevdiğim yapımcılardan olan Majid Majidi filmlerinden en cok sevdiklerimden bahsetmek istiyorum.

 İzlediğim ilk film "Cennetin Çocukları" oldu. TRT'de öylesine denk gelmiştim ve iyi ki de denk gelmişim diyorum. Zaman zaman eğlenip zaman zaman gözlerim dolarak izlediğim film Ali ve Zehra adlı iki kardeşin öyküsü anlatılıyor. Masumiyet, kader, yoksulluk, naiflik ve küçük şeylerle mutlu olmanın hikayesi var burada.
Film 1998 yılında Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü'ne aday gösterilmişti (Bu ödüle aday gösterilen ilk İran filmi olmuştur). Ancak bu ödülü Roberto Benigni'nin yönettiği İtalyan filmi Hayat Güzeldir'e (Life Is Beautiful) kaptırdı. İran dışındaki ilk gösteriminin yapıldığı Montréal Film Festivali'nde ise FIPRESCI ödülü dahil 4 ödül kazandı. Film çeşitli yarışma ve festivallerde toplam 10 ödül kazandı.





Majid Majidi'nin bir diğer filmi olan "Serçelerin Şarkısı"(The Song Of Sparrows) izlenmeye değer. 2008 yapımı, dram ve komedi ağırlıklı İran filmi. İbrahim Tatlıses'in şarkılarını duyduğum zaman çok şaşırmış, gülmeden edememiştim :)) "Halaoğlu" tarzı Türkçe terimlerinin olması da nedense samimi gelmişti bana.Köyde yaşayan bir ailenin hikayesinin anlatıldığı samimi bir film bence. Filmdeki Azeri türküyü sevmiştim. ( https://www.youtube.com/watch?v=OuHAo5KkmLI)




"Cennetin Rengi" Majid Majidi yapımı olan bir diğer İran filmi. Film simsiyah bir ekranla başlıyor, bu da gözü görmeyen Mohammed ile empati kurmamızı sağlıyor.Bir çok duyguyu aynı anda yaşamamızı sağlayan hüzün dolu bir film.. Dünyaya yeni bir bakış açısıyla bakmamı sağladı, zaman zaman Mohammed'in isyanlarıyla isyan ettim, boğazim düğümlendi. Mohammed'in görmeyen gözleriyle dünyaya baktım bu  filmle, dağlara, kuşlara, çiçekleree..Ben gibi basit, naif, masum insan hikayelerini izlemeyi seviyorsanız kaçırmayın derim,




"Baran" 2001 İran yapımı Montreal Film Festivali en iyi film ödülü sahibi olan, "Cennetin Çocukları" ile Oscar adayı olmuş yönetmen Majid Majidi'den harika bir film bence. Dönemin sosyal, siyasal ve kültürel yapısı hakkında oldukça fikir veriyor film. Sovyet zulmündeki bir kısım Afgan halkı, İran'a göç etmek zorunda kalıyor. İran'da çalışma izni bile alamayan,  Afgan mültecileri, bu memlekette büyük zorluklar altında çalışmak ve yaşamak zorunda kalıyor. Rahmat ve  Latif arasında geçen naif, duygusal bir aşk hikayesi. Rahmat ( Baran) babasının inşaattan düşüp sakatlanması sonucu erkek kılığına girip inşaatta çalışmaya başlıyor ve olaylar bu andan itibaren gelişiyor. 




Dünyaya yeni bir gözle bakmak isteyen insanlara tavsiye ediyorum bu filmleri...

Mutlu kalın ^_^